27 Haziran 2009 Cumartesi

DARWİNİZM'İN GİZLİ DESTEKÇİLERİ: MASONLAR

Darwinizm, bir ideoloji olarak, Sabetayistler ve Siyonist Masonların tekeli altındadır. Bu karanlık çevreler, evrim teorisini, sosyal anlamda çıkarmayı planladıkları kargaşa için bir tür kamuflaj olarak kullanmakta ve bu nedenle de evrim teorisinin bilimsel açmazlarının gündeme getirilmesinden büyük rahatsızlık duymaktadırlar.

Evrim teorisinin bilimsel olarak yetersiz olduğunun gündeme getirilmesi, teoriyi sadece bilimsel olduğu için destekleyen pek çok çevrenin de gözünü açacağı ve aslen “ideolojik” sebeplerden ötürü desteklenmesinin deşifre edileceğinden; bu yöndeki gerçeklerin üstleri 150 yıldır örtülmeye çalışılmaktadır.

Sabetayistlerin kontrolü ve baskısı altındaki çeşitli dergiler, televizyon kanalları ve internet siteleri Yaratılış’ı destekleyen fikirlere yer vermeyi bu sebepten şiddetle reddetmekte; ve her teorinin açmazlarını yayınlamayı “objektif”lik unsuru sayarken evrim teorisinin açıklayamadığı bilimsel konulara tek bir satırlık yer dahi ayırmaktan çekinmektedirler.

Siyonist Masonların planlarına hizmet etmek için ortaya atılmış olan söz konusu teori, bu karanlık çevrelerce planlarının bozulmaması için adeta bir tabu gibi korunmakta ve hakkında olumsuz bir görüş bildirilmesine kesinlikle izin verilmemektedir.

Evrim teorisi, kendi başına çok zayıf temellere dayanan bir teori olmasına karşın; Sosyal Darwinizm, Siyonist Masonların planlarına zemin hazırlamada biçilmiş bir kaftandır.

Bu karanlık örgütün amaçları, Teşkilatı Mahsusa Başkanı Em.Süvari Albay’ı Hüsamettin Ertürk tarafından ele geçen bir belge ile ilk defa gün yüzüne çıkmıştır.
Ele geçen belgede “Milletlerarası Siyonist Teşkilat”ına ait 21 maddelik amaçları içeren bir metin bulunmaktadır:

1. Gençleri kötü ahlak telkinleriyle bozmak
2. Aile hayatını yıkmak
3. İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmek
4. Sanatı ve edebiyatı müstehcen bir hale sokarak toplumun ahlaki yönden çöküşünü sağlamak
5. Mukaddesata hürmeti yıkmak, dindar oldukları için hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vakalar uydurmak
6. Çılgınca sarfiyatı teşvik etmek
7. Halkı, eğlenceler ve oyunlarla oyalayarak vakitlerini düşünerek geçirmelerini engellemek
8. Müfrit nazariyelerle fikirleri zehirlemek, gürültü ve kargaşalıklar çıkarmak, içtimai sınıflar arasına kin ve itimatsızlıklar saçmak
9. Aristokratların aralarına kin ve itimatsızlık saçmak
10. Mal sahipleriyle işçilerin arasını bozmak, grevler, sabotajlar tertip etmek
11. Yüksek tabakanın maneviyatını her türlü çabaya başvurarak kırmak
12. Sanayinin ziraatı ezmesine müsaade ederek, köylü sınıfını ortadan kaldırmak 13. Hayat pahalılığını körüklemek
14. Giderleri arttırmak
15. Beynelminel meseleler ortaya atarak milletlerarasında kin ve nefret tohumları serpmek
16. Hükümet şekillerini değiştirmek ve birçok devlet sırrını ifşa etmek
17. Siyasi buhranlar çıkarmak
18. İktisadi buhranlar çıkarmak
19. Mali istikrarı bozmak, ekonomik krizleri çoğaltmak
20. Spekülasyonlara ve enflasyonlara yol açmak
21. Hükümetlerin ölümlerini hazırlamak, ıstırap ve yoksulluk içine atmak


Albay Hüsamettin Ertürk, belgeyi inceledikten sonra: “Teşkilatı Mahsusa’nın dikkatli tetkikleri neticesinde vardığımız sonuç şudur ki, Bunlar bir Dünya İhtilali hazırlamaktadırlar” şeklinde görüş bildirmiştir.

Bu, televizyonda seyrettiğimiz bir macera filmi değil; tarihi bir gerçektir.

Dünya’daki düzeni ve huzuru bozmayı amaçlayan karanlık bir örgüt bulunmaktadır.
Büyüyle ve kabalayla yakından ilgilenen bu örgüt, kelimenin tam manasıyla Şeytan’ın boyunduruğu altındadır. Bu, bir teşbih değil; gerçektir. Sadece üst düzey masonların bilgisi ve yönetimi dahilinde olan şeytana tapma törenleri düzenlenmektedir.

Toplum düzenini bozmak ve dünya hakimiyeti elde etmek için; milli ve manevi değerler gibi tesanüdü beraberinde getiren değerlere saldırmakta, bu şekilde ayırımcılık ve fesat çıkararak milletleri içten parçalamayı hedeflemektedir.

Materyalist felsefeyi benimsetmek için uğraşarak; toplumları ahlaki bir çöküşe doğru sürüklemeyi hedeflemekte ve bu amaç doğrultusunda da Darwinizm’e destek vermektedir.

Darwinizm, Allah’ın varlığını reddetmek için zemin hazırlandığından (Allah’ı tenzih ederim); insanlara içgüdülerine bağlı olarak, vicdani sorumlulukları olmadan ve yaptıklarının hesabını vermeden yaşayacakları bir hayat profili çizer. Bu yönüyle de, söz konusu karanlık örgütün planlarına -ahlaki ve vicdani yönden toplumları çökertmek için- istenilen temeli atmaktadır.

“Hayat mücadelesi”, “Yaşam Kavgası”, “Kayrılmış Irklar” gibi kavramlarla; hem milletler arasında, hem de sınıflar ve ırklar arasında istenilen kargaşa ve huzursuzluk ortamının çıkartılması için son derece uygundur.

Bu nedenledir ki evrim teorisi, 150 yıldır somut bir delil sunulamamasına karşın, ısrarla sahiplenilmekte ve popülerliği korunmaya çalışılmaktadır.

Einstein’ı, Newton’ı, Stephen Hawking’i kapak yapmak için kıllarını dahi kıpırdatmayan dergi ve gazeteler Darwin’in kapak olmasını ya da olmamasını çok büyük bir gündem haline getirmeye çalışarak, konuyu büyük bir politik sorun haline getirmekte, AB’ye kadar taşımaktadırlar.

“Bilim elden gidiyor” kisvesinin altına saklanıp, mazlum portresi çizmeye uğraşarak bu sayede halkın çoğunluk oyunu kazanmaya çalışan bu kesim, “sosyal Darwinizm tehlikesi” her gündeme getirilişinde “evrim, bilimsel bir teoridir. Sosyal hayatla ve politikayla ne ilgisi var” gibi bir savunma yaparken evrim teorisinden bahsedip bahsetmemeyi Avrupa Birliği’ne kadar taşımaktan çekinmemektedir.

Daha da ileri giderek, üniversitelerde evrim teorisinin açmazlarını anlatan bilim adamları ve akademisyenlerin işlerine son vermekte, gazetelerin internet sitelerinde yer alan okuyucu yorumlarından “Yaratılışçı” bulunanları engellemekte, evrim teorisine gölge düşürecek haberler yapan gazetecileri görevden almakta, ve herhangi bir internet sitesinde ya da sözlü platformda Yaratılış’tan kim konu açarsa “cahil ve bilimkarşıtı” olarak karalamaya çalışarak kendisinin görüşünden etkilenebilecek “olası kitlelerin” önüne geçmek için büyük bir çaba sarfedilmektedir.

Eğer, evrim teorisi iddia edildiği gibi sadece bilimsel bir teoriyse; o halde – “bilimde şüphecilik esastır” fikrinden yola çıkarak- tüm diğer bilimler gibi eleştirilebilmelidir.

Marksizm, Komünizm, Faşizm, Nazizm,… Dünyada ne kadar “–izm” varsa, hepsinin temelleri evrim teorisine uzanmaktadır.

Ve bu kanlı ideolojiler, dünyaya bela ve sıkıntıdan başka hiçbirşey getirmemiş ve getirmemeye devam edeceklerdir.

İşte bu sebeple, evrim teorisinin sosyal bağlamda taşıdığı anlamın ve gerçek destekçilerinin bilinmesi çok büyük önem taşımaktadır.


Not: Söz konusu belge ile ilgili Samih Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası incelenebilir.

21 Haziran 2009 Pazar

STRATEJİ UZMANI SU YILANI

Güneydoğu Asya’da bulunan bir çeşit su yılanı, balıkları yakalamak için muazzam bir strateji kullanıyor.


Pek çok hayvanın, son derece gelişmiş avlanma yöntemleri kullandığına bir çok kez şahit olmuşuzdur. Bu sahnelerin her birinde, avlanacak hayvan avını kovalar.


Ancak; su yılanı avlanırken, avını kovalamaz. Tam tersine, avın kendisi kaçmak için ona doğru koşar…

Su yılanı, avlanacağı zaman, başı sona gelecek şekilde “J” şeklini alır. Daha sonra saatlerce hiç kımıldamadan bekler.

Taa ki, bir balık gelip de “J” nin kanca kısmının yanında yüzene dek…

İşte bu vakit, harekete geçme vaktidir.

Yılan, saniyenin yüzde biri hızla harekete geçer. Ancak, balık ondan çok daha hızlıdır. Yaklaşık olarak saniyenin binde biri kadar …

Bahsi geçen kaçmak olduğunda, balıklar en iyi ve en hızlı canlılardır.

Vücutlarının her iki tarafında bulunan kulakları, ses basıncını hissedebilir. Bu kulaklardan her hangi biri seste bir değişiklik tespit ettiği anda, balığın kaslarına derhal bir sinyal gönderirler. Bu sinyal, kaslara “balığın vücudunu hemen tam tersi yönde “C” şeklinde bükmelerini” söyler ve böylece balık tehlikeden bir an evvel uzaklaşmış olur.

Nitekim, balıkların bu üstün kaçış teknolojisi su yılanında işe yaramaz. Çünkü su yılanı, tüm stratejisini balığın bu kaçış taktiğine göre ayarlamıştır.

Su yılanının, kuyruğuna yakın bir bölgede sahte ses dalgaları üreten bir organ vardır. Bu organ, balığa gönderdiği sahte dalgalarla balığı “başının yeri” konusunda yanıltır ve balık başı zannettiği kuyruktan hızla kaçarken dosdoğru yılanın asıl başına ve ağzına doğru yönelir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Burada bahsettiğimiz, aklı ve muhakeme yeteneği olan ve balığın anatomisine ve kas sisteminin bilgisine sahip bir bilim adamı değildir.

Elbette ki, su yılanının balığın bir sonraki hareketini tahmin etmesi, ve buna göre kendine bir avlanma strateji geliştirmesi ve bu stratejiyi de torunlarına aktarması beklenemez.

Her canlıya rızkını veren Allah, su yılanına da katından bir rızık vermeyi dilemiş ve ona ilham ettiği bu avlanma stratejisini de bir sebep kılmıştır.
"Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır."
(Hud Suresi, 6)