26 Mart 2009 Perşembe

FOTOSENTEZ YAPAN DENİZ SALYONGOZU

Biyoloji profesörü James Manhart tarafından deniz salyongozlarının sırrı keşfedildi.


Bitkiler, güneş enerjili makinelere benzetilebilir. Hücrelerinde güneş ışığını yakalayıp enerjiye dönüştüren plastid adı verilen organeller vardır. Hayvanlar ise, enerji ihtiyaçları için bitkilere ya da diğer hayvanlara başvurmak durumundadır.


Deniz salyongozları ise, biraz daha farklı çalışır. Ana besin kaynağı, belirli bir alg türüdür. Alg’den bir kesit alır ve sitoplazma’yı (algin içindeki maddeyi) emer ve çoğunu sindirir.


Ancak güneş enerjisini yakalayan plastid’i sindirmez, plastid’i bir nevi alıkoyar.


Bu plastid salyongozun içinde kalır ve fotosentez yapmaya devam ederek salyongoza besin sağlar. Bunun bir etkisi olarak da, canlı güneş enerjili bir salyongoza dönüşür ve aynı bitkiler gibi kendi besinini kendi üretir hale gelir.


Manhart “Fotosentez için 2,000 -3,000 gene ihtiyaç vardır ve hayvanlarda bu hayati genlerin çoğu yoktur. Deniz salyongozunun çekirdek genomundaysa fotosentez için gerekli olan en az bir gen bulunmaktadır. Kritik olan ise plastid algden gelir; ancak salyongozun çekirdeği plastidi işletebilmek için gerekli en az bir ve muhtemelen de daha çok gene sahiptir” demektedir.


Deniz salyongozlarının bu nedenle, alglere ihtiyaçları vardır. Ancak sadece plastidi algden elde eder. Güneş enerjisini yakalayıp besine çevirebilmesi için gerekli plastidi algden alır; ancak plastidi çalıştıracak sistemle beraber doğar.


Elbetteki salyongozun önce bitkileri inceleyip nasıl fotosentez yaptıklarını çözümlemesi, plastidin varlığından haberdar olması, algden aldığı parçada plastidi ayır ederek saklaması ve daha sonra vücudunda plastid tarafından yakalanan güneş enerjisini şekere çevirecek bir sistem geliştirmesi imkansızdır.


Kaynak:

http://www.sciencedaily.com/releases/2008/11/081125112958.htm

21 Mart 2009 Cumartesi

LÜBNAN'DA BULUNAN 95 MİLYON YILLIK AHTAPOTLAR, EVRİMİ ALT ÜST ETTİ

Ahtapotların vücutları tamamen kas ve deriden oluştuğu için, öldükten sonra kolayca çürüyüp sıvılaştıklarından; fosil kalıntılarını bulmak pek mümkün olmamasına karşın Lübnan’da ani ölümle karşı karşıya kalan beş adet ahtapota ait 95 milyon yıllık fosiller bulundu.

Bulunan fosiller, ahtapotların 8 kolunu da tüm kasları ve hatta üzerindeki dizi dizi vantuzları ile beraber korunmuş bir şekilde ortaya çıktı.

Hatta birkaçında, ahtapotun ürettiği mürekkebe ait kalıntıların dahi korunduğu tespit edildi.

Bulunan 95 milyon yıllık fosillerin en çarpıcı özelliği, bugünkü hallerinden hiçbir suretle ayırd edilebilir olmaması…

Berlin Freie Üniversitesi'nden Dirk Fuchs, “Ahtapotların ilkel atalarının etten yüzgeçleri olması lazımdı. Ama bu fosiller, o kadar iyi korunmuş ki bize tıpkı bugünkü yaşayan örnekleri gibi, ahtapotların böyle etten yüzgeçleri olmadığını gösteriyor” diyerek bulunan fosillerin evrimcilerin iddia ettiği ahtapotların hayali atasına ilişkin iddiaları yıktığını belirtti.

Kaynak: http://www.palenews.net/2009/03/95-million-year-old-octopus-fossil.html