20 Aralık 2009 Pazar

AVUSTURALYA YARASASI




Güney Amerika’da keşfedilen bir yarasa türünün dili, bir yaratılış harikasıdır.

Anoura fistula adı verilen türün dili, yarasanın vücudunun 1.5 katı uzunluktadır. Bu özelliği ile vücuduna oranla dünyanın en uzun diline sahip memelidir.

Yarasa, Centropogon nigricans adı verilen borazan şeklindeki bir çiçeğin nektarı ile beslenir. Ancak çiçeğin nektar bulunduran yeri oldukça dar ve uzundur.

Yarasa, bu nektarı alabilmek için çiçeğe yaklaştığında dilini süratle dışarı doğru fırlatır. Bu süratte bu kadar uzun bir mesafeye dilini gönderebilmesini ise, çok özel bir kas sistemi sağlar.

Dili, çenesinin arkası yerine canlının göğüs kafesinden başlar. Neredeyse, kalbine yakın bir bölgededir.

Ağzının arka tarafından başlayıp göğsüne doğru uzanan yerde, bir tüp bulunur. Yarasanın çiçeğin nektarından aldığı her yudumda, dil bu tübün içerisine süratle girer ve çıkar.
Centropogon nigricans çiçeğinin nektarı ile beslenen yarasa, bu çiçeğin içindeki nektara erişebilecek tasarıma sahip tek canlıdır.
Bu yarasadan başka, hiçbir canlı çiçeğin nektarına erişemez. Başka deyişle, çiçeğin döllenmesine yardımcı olabilen tek canlı da bu yarasadır.

Yarasa, çiçeğin nektarını almak için her uzanışında tüylerine çiçeğin polenlerini bulaştırır ve bu şekilde çiçeği döller.

Allah, yaratma sanatının bir zenginliği olarak, yeryüzündeki her canlıdan çeşit çeşit yaratmıştır.

Bitkiler son derece estetik bir görünüme sahip oldukları gibi, canlılığın devamında da çok önemli bir yere sahiptirler.

Allah, Katı’ndan bir rahmet olarak yeryüzünde birbirinden farklı renkte, motifte ve şekilde bitkiler var etmiştir. Şüphesiz Allah, sadece tek bir tip bitki var ederek de bu düzeni devam ettirmeye kadirdir.

Ancak, bitki örtüsünün bu kadar çeşitli olması ve insanın ruhuna bu denli hoş gelen bir görünümünün olması Allah’ın üzerimizdeki rahmetindendir.

Bitkileri çeşit çeşit yaratan Allah, her bir bitkinin döllenme şeklini de çeşit çeşit kılmıştır. Onda da bir tekdüzelik değil, son derece büyük bir zenginlik ve bolluk vardır.

Allah, dilerse bir canlıyı anne karnında var edebildiği gibi, sadece bir tozdan (bir polenden) da yaratmaya Güç Yetiren’dir.
"O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der. O da hemen oluverir.” (Meryem Suresi, 35)
Yeryüzünde an be an kaç tane bitkinin öldüğü, kaç tomurcuğun filizlendiği, kaç çiçeğe ait polenlerin taşındığı bilgisi yalnızca Allah Katı’ndadır.
Allah, ölen her çiçeğin yerine yeni bir çiçek ve o çiçekle birlikte de onu döllemesine yardımcı olacak canlıyı da dölleme işlemi için ihtiyacı olan tüm sistemle beraber var eder.


Bir canlının başka bir canlının çoğalmasına yardımcı olması kuşkusuz çok fedakar bir tavırdır. Bu fedakar tavra binaen, yeryüzündeki her canlıya rızkını veren Allah, çiçekten çıkan şerbet gibi nektarla da yarasaya rızkını vermiştir.
Bu, Allah’ın yaratma sanatındaki detayın ve benzersizliğin ayetlerindendir.


"Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a âit olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır."
(11/6)